Tüp Bebek Artık Pek Çok Durumda Öncelikli Tedavi Yöntemi
30 Yılda Önemli Gelişmeler Kaydeden Tüp Bebek Tedavisi Günümüzde Hangi Durumlarda En Uygun Seçenek Olarak Kabul Edilmektedir?
Tüp Bebek (IVF) yani yumurta ve spermin laboratuvar ortamında döllenmesi, doğal üreme sırasında oluşabilecek engellerin çoğunun ortadan kaldırılarak, bebek sahibi olma şansının önemli ölçüde artırılması mantığına dayanır. Günümüzde tüp bebek tedavisi artık o kadar başarıyla uygulanmaktadır ki; tüp bebek merkezi seçiminin doğru yapıldığı durumlarda canlı doğum yapma oranı, klasik yöntemle (normal yoldan hamile kalma) elde edilen oranın iki katından fazladır. Günümüz şartlarında, normal yumurtalık rezervine sahip, 35 yaşın altındaki kadınlara iki adet blastokist (gelişmiş evrede embriyo) transfer edilen tek bir tüp bebek siklusu, %40-50 oranında canlı doğum ile sonuçlanmaktadır. Gelişmiş genetik embriyo seçim yöntemleri (CGH) kullanılarak en kaliteli embriyolar seçilip transfer edildiğinde ise sadece bir adet embriyo (kromozomal olarak normal olan) transferinin normal doğum ile sonuçlanma ihtimali %60’ın üzerindedir.
Son 30 yılda yardımcı üreme tekniklerinde çok büyük aşamalar kaydedildi. Tüp bebek (IVF), başlangıçta sadece tubal (kadının tüplerinden kaynaklanan) kısırlık vakalarında kullanılmak üzere geliştirilmiş bir teknikti. 10 sene öncesine kadar da tüp bebek kısırlık tedavisinde son seçenek olarak düşünülürdü; her yol denenip başarı elde edilemeyince başvurulan son çare… Ancak günümüzde durum böyle değil. Yumurtalıkların uyarılmasında kullanılan ilaçların gelişmesi, kişiye ve duruma özel protokol (yumurtalıkların uyarılmasında kullanılan yöntemler) seçeneklerinin artması, embriyo kültürü gibi ileri laboratuvar tekniklerinin ortaya çıkması, mikroenjeksiyon (ICSI) tekniğinin kullanılmaya başlanması, vitrifikasyon gibi gelişmiş yumurta/embriyo dondurma yöntemlerinin keşfi ve son olarak CGH yöntemi sayesinde yumurta/embriyo seçiminin mükemmelleşmesi ile son yıllarda tüp bebek tedavisi pek çok kısırlık vakasında öncelikli tedavi yöntemi haline gelmiştir.
Peki günümüzde artık hangi kısırlık vakaları tüp bebek tedavisinin endikasyonları arasına girmiştir?
1. Erkek Kısırlığı:
Tüp Bebek orta ve şiddetli erkek kısırlığı durumlarında öncelikle tercih edilen tedavi şeklidir. Aşılama (IUI) tekniği (ilaçlı veya ilaçsız) bu tür erkek kısırlığı vakalarında tüp bebeğe kıyasla yeterince etkili olamamaktadır. Tüp bebek, erkek kısırlığında uzun süredir kullanılan bir tedavi olmakla beraber, 90lı yıllarda mikroenjeksiyon (ICSI) yönteminin ortaya çıkışı ile kadın kısırlığı vakalarında elde edilen başarıya eşdeğer bir başarı oranı elde edilmeye başlanmıştır. Mikroenjeksiyon (ICSI) tek bir spermin yumurtaya enjekte edilerek döllenmenin sağlanmasıdır.
2. Enfeksiyon veya Yapışıklıktan Kaynaklanan Tubal Hastalıklar :
90lı yılların başında tüp bebek sonucu elde edilen canlı doğum oranlarının artışı ile birlikte kısırlık tedavisinde tubal cerrahinin kullanılmasına gerek kalmadı. Günümüzde özellikle enfeksiyon kaynaklı tubal kısırlık vakalarında tüp bebek tedavisi ile oldukça yüksek başarı oranları elde edilmektedir.
3. Endometriozis:
Endometriozis derecesi ne olursa olsun, tüplerin çevresindeki pelvik bölge sıvılarında ‘toksik madde’ artışı ile ilişkilidir. Kadının tüpleri, spermin yumurtayı döllemek için beklediği bölge olduğundan, sadece ilaç tedavisi veya aşılama uygulandığı durumlarda yumurta(lar) döllenmek üzere tüplere girdiğinde bu toksik maddelere maruz kalmaktadır. Toksinlere neden olan endometriyotik birikimin temizlenmesi için cerrahi uygulandığında ise tümünün temizlenememesi ya da cerrahi sonrası tekrar oluşmaya başlaması durumunda aynı sorun tekrar edecektir. Ancak tüp bebek tedavisinde yumurtalar, yumurtalıktan toplandığı için bu toksik maddelerle temas etmeden vücuttan alınabilmektedir. Bu nedenle günümüzde tüp bebek tedavisi, endometriozis kaynaklı kısırlık vakalarının çoğunda öncelikli olarak seçilen tedavi şeklidir.
Ancak unutulmamalıdır ki endometriozisi olan kadınların yaklaşık %30’unda endometriyal dokuda doğal öldürücü hücre çoğalması nedeniyle immünolojik bir implantasyon (embriyonun rahime tutunması) problemi de yaşanmaktadır. Bu durum tedavi edilemezse, tüp bebek ile başarı elde edilme olasılığı da düşüktür.
4. İleri yaş:
Başarı oranı yüksek olan tüp bebek merkezlerinde bile kadının yaşı 35’in üzerindeyse tedavinin canlı doğumla sonuçlanma olasılığı düşmektedir. Dolayısıyla kendi yumurtalarıyla çocuk sahibi olmak isteyen kısır kadınların proaktif olmalarında fayda vardır. Örneğin tüp bebek tedavisi gören 40-43 yaş arasındaki kadınların doğum oranı siklus başına %10-20’dir. Dolayısıyla biyolojik saati hızla ilerlemekte olan 35 yaş üzeri kadınların, CGH ile seçilen iyi kalite embriyolarını (tercihen blastokist evresinde) daha sonra kullanmak üzere dondurmaları iyi bir seçenek olabilir.
5. Açıklanamayan Kısırlık:
Açıklanamadığı düşünülen pek çok kısırlık aslında günümüzde çeşitli testler yapılarak açıklanabilmekte. Örneğin bazı vakalar, erken evrede olduğu için teşhis edilemeyen endometriozis kaynaklıdır (bu durum laparoskopi ile teşhis edilebilmektedir) Bazıları ise hafif derecede hormonal bozukluktan veya immünolojik implantasyon sorunundan kaynaklanıyor olabilir. Araştırmalara rağmen nedeni saptanamayan kısırlık vakalarında özellikle de kadın 35 yaşın üstündeyse ve diğer tedavilere cevap vermiyorsa, tüp bebek doğru tedavi seçimidir.
Sonuç olarak, günümüzde tüp bebek tedavisi, çocuk sahibi olmak isteyen kısır çiftler için en büyük umut kaynaklarından biridir. Ancak unutulmamalıdır ki tüp bebek tedavisi her ne kadar bir mucize olarak görülse de hiçbir tüp bebek adayı bir diğeriyle aynı değildir. Tüp bebekte başarı için en önemli faktör sonucu etkileyebilecek tüm değişkenlerin büyük dikkatle analiz edilerek her çiftin durumuna özel tedavi stratejisinin belirlenmesi, tedavide kullanılacak yöntemlerin doğru olarak seçilmesi ve hastanın ihtiyaçlarının her zaman ön planda tutulmasıdır.