Adet Öncesi Sendromu

Adet Öncesi Sendromu

Adet Öncesi Sendromu (AÖS) denen bu durumun teşhis ve tedavisi aslında çok basit. Adet Öncesi Sendromu (AÖS) genellikle 25 ila 35 yaşlarında kendini göstermeye başlar ve her adet öncesi dönemde kendini tekrarlar. Belirtileri oldukça şiddetli olan kadınlar aynı zamanda Adet Öncesi Duygusal Bozukluk (AÖDB) olarak nitelenen durumu da yaşarlar. Hem AÖS’de hem de AÖDB’de belirtiler, adetin başlamasıyla belirgin bir şekilde azalır.

Adet gören kadınların %85’i hayatlarında bir defadan fazla olmak üzere adet öncesi sendromunu yaşadıklarını belirtirken, %2 ila %10’u ise kapasitelerini azaltan ve günlük yaşamlarını etkileyen belirtilerden şikayet ederler. AÖS’nun 200’den fazla belirtisi olduğu ileri sürülse de; aşırı duyarlılık, gerilim ve duygusal bozukluk en sık görülen ve en fazla etkiyi yapan belirtilerdir.

Adet Öncesi Sendromunun belirtileri

AÖS’nun belirtilerini üçe ayırmak mümkün. Davranışsal, psikolojik ve fiziksel.

Davranışsal belirtiler:

Yorgunluk, uykusuzluk, baş dönmesi, cinsel ilgide değişiklik, aşırı yeme veya bazı yemekleri aşırı isteme.

Psikolojik belirtiler:

Öfke nöbetleri, depresif ruh hali, ağlama, anksiyete, gerginlik, ruh hali değişkenliği, konsantrasyon güçlüğü, unutkanlık, huzursuzluk, yalnızlık hissi, özgüven eksikliği.

Fiziksel belirtiler:

Baş ağrısı, göğüslerde duyarlılık ve şişme, sırt ağrısı, karın ağrısı ve şişme, kilo alımı, su tutma, mide bulantısı, kas ve eklem ağrısı.

AÖS’nun nedenleri

Nedenleri henüz bilinmemekte beraber, karmaşık ve pek çok faktöre dayalı olabilir. Hormonların bu konudaki etkileri çok açık değil. Ancak yumurtlama baskılandığında belirtilerde düzelme olduğu da görüldü.

Hormon seviyelerindeki değişikliklerin serotonin gibi merkezi nörotransmitterleri etkilemesi mümkün. Ancak cinsel hormon seviyelerinin dalgalanması AÖS’li kadınlarda normaldir. Bazı kanıtlar, bu bozukluğun, altyapısında serotonin problemi olan kadınların progesterona karşı artmış hassasiyetiyle ilişkisi olduğunu gösterdi. Ama bu mekanizma tüm vakaları açıklayamaz. Çünkü bazı hastalar SSRI grubu antidepresan ilaçlarla tedaviye cevap vermez. Linoleic asidin prostaglandin öncü maddelerine dönüştürülememesi ile ilgili olarak yaşanan prostaglandin problemleri AÖS ile bağlantılı olabilir. Genetik faktörler de AÖS’nin gelişmesinde rol oynayabilir. Çünkü her iki kardeşte de AÖS’nin görülmesi durumu tek yumurta ikizlerinde, çift yumurta ikizlerine göre iki kat fazladır.

AÖS teşhisi

Amerikan Kadın Doğum ve Jinekoloji Derneğinin (ACOG), aşağıda yer alan teşhis kriterlerinin kullanılmasını önerilir. Ağır duygusal bozukluk belirtileri ve belirgin fonksiyon bozukluklarından şikayetçi olan hastalar ise AÖDB kriterleri ile değerlendirilebilir.

Adet Öncesi Duygusal Bozukluk (AÖDB) teşhis kriterleri:

1. Kriter: Bir önceki yılın adetlerinde, luteal fazın(yumurtlamadan sonraki dönem) son haftasında aşağıda yer alan belirtilerin en az 5 tanesi (belirtilerden en az bir tanesi 1 - 2 - 3 - 4 nolu kriterlerden biri olmak üzere) görülmüş, bu belirtiler foliküler fazın(yumurtlamadan önceki dönem) başlamasıyla azalmış ve adetin başlangıcını takip eden 1 hafta içerisindeyse yok oldu.

Depresif ruh hali, umutsuzluk hissi ve kendini hor görücü düşünceler
Belirgin anksiyete, gerilim ve “sınırda olma” hissi
Belirgin duygu durum dalgalanmaları (aniden üzgün hissetme, ağlama veya reddedilmeye karşı aşırı tepki)
Belirgin ve sürekli öfke ve ilişkilerde artan çatışmalar
Rutin aktivitelere ilgi kaybı (okul, iş, arkadaşlar, hobiler)
Konsantre olmakta güçlük çekildiği konusunda şahsi (sübjektif) görüş
Uyuşukluk, çabuk yorulma ve belirgin enerji kaybı
Belirgin iştah değişiklikler,çok yeme veya belirli yiyecekleri canı çekme
Aşırı uyuma veya uykusuzluk
Ezilmişlik veya kontrol kaybı konusunda kişisel (sübjektif) görüş
Diğer fiziksel belirtiler (örneğin göğüslerde şişme veya hassasiyet, baş ağrıları, eklem veya kas ağrıları, şişme hissi veya kilo alımı)
Not: Adet gören kadınlarda; “luteal faz” yumurtlama ve adet başlangıcı arasında geçen süreyi ifade ederken, “foliküler faz” ise adetlerle başlar. Adet görmeyen kadınlardaysa (histerektomi geçiren kadınlarda) luteal ve foliküler fazın tespit edilmesi için hormon seviyelerinin takibi gerekebilir.

2. Kriter: Rahatsızlık iş/okul hayatını veya diğer günlük sosyal ilişki veya aktiviteleri etkiler. (örn: sosyal aktivitelerden kaçınma, üretkenlikte veya iş/okul performansında azalma)

3. Kriter: Rahatsızlık ve sıkıntılar; önemli depresyon, panik bozukluk, distimik bozukluklar veya kişilik bozukluğu gibi başka bir bozukluk nedeniyle ağırlaşmaz.

1., 2. ve 3. kriterler an az iki ay üst üstte günlük değerlendirmeler vasıtasıyla onaylanmalı.

AÖS ve AÖDB ancak çeşitli fiziksel ve psikolojik bozuklukların ekarte edilmesi sonrasında teşhis edilebilir. AÖS ayrıca günlük yaşantıyı etkilemeyen ve doğal yumurtlama sürecinde yaşanan basit adet öncesi belirtilerinden ayırt edilmelidir (örn: şişme ve göğüs hassasiyeti). AÖS teşhisinin doğrulanması için üç kriterin varlığı çok önemlidir: bu belirtilerin yalnızca adetin luteal fazında olmak üzere belirtilerin sürekli ve tekrarlı olarak yaşanması, fonksiyonları kısıtlayıcı olması ve yaşamı etkilemesi.

AÖS veya AÖDB’den şüphelenildiğinde, hastaların ardarda birkaç ay için günlük belirtileri takip etmeleri istenir. Bu günlük takip yardımıyla dönemsel belirtilerin değişkenliği takip edilebileceği gibi bazı kadınların luteal olmayan belirtileri olduğu da saptanabilir.

AÖS tedavisi

AÖS tedavisinin amacı; belirtilerin iyileştirilmesi veya ortadan kaldırılmasını sağlamak. Görülen belirtilerin, aktiviteler ve ilişkiler konusundaki etkilerini azalmak ve tedavinin yan etkilerinin en düşük seviyede tutmak. Her ne kadar birçok tedavi seçeneği mevcut olsa da, bunlardan pek azının etkinliği kontrollü deneylerle kanıtlandı.

Başlangıçta tüm AÖS’li hastalar ilaç içermeyen bir tedavi ile sürece başlamalı. İlaç tedavisi ancak inatçı AÖS belirtileri olan hastalarda ve AÖDB kriterlerine uyan hastalarda düşünülebilir.

Cerrahi tedavi (genel olarak rahim ve yumurtalıkların alınması) uygulaması ise tartışmalı bir konu. Çünkü geri dönüşsüz bir uygulamadır ve beraberinde bazı riskleri getirir. Cerrahi tedavi ancak diğer tedavilere cevap vermeyen ve bu tür bir ameliyat kararının verilmesini destekleyecek diğer jinekolojik bulguları olan hastalarda uygulanabilir.

İlaç içermeyen ( farmakolojik olmayan ) tedavi

AÖS’nin ilaç içermeyen tedavisinin içeriği hasta eğitimi, destekleyici terapi ve davranış değişiklerinin önerilmesini kapsar. AÖS’nin biyolojik dayanakları ve belirtileri konusunda eğitim almış kadınların belirtilerden daha az etkilendikleri ve daha az kaygı yaşadıkları gözlemlendi.

Günlük Belirtiler tablosunun kullanılması hastaların, belirtileri kontrol edebilmek için bazı davranışsal veya yaşamsal değişiklikleri planlayabilmelerini sağlar.

Uykusuzluk veya aşırı uyku şeklinde kendini gösteren uyku problemleri, AÖS’li kadınla sıklıkla görülür. Özellikle luteal fazda olmak üzere düzenli yatma ve kalkma saatlerinin sağlanması önerilir.

-Tuz kullanımının kısıtlanması özellikle sıvı tutulumu, şişme ve göğüs şişkinliği belirtilerinin azalmasını sağlar.

-Kafeinin adet öncesi gerginlik/hassasiyet ve uykusuzluk ile ilişkisi dolayısıyla bu dönemde kafein alımının kısıtlanması önemli.

-Ağır olmayan aerobik/yoga egzersizlerinin yapılması da ağrı şikayetlerinin azalmasını sağlar.

-AÖS şikayeti olan hastalarda diyet desteği açısından vitaminler (A, E ve B6), magnezyum, multivitamin/mineral takviyeleri ve çuhaçiçeği yağı (primrose oil) kullanımının etkinliği değerlendirilrdi. E vitamini, minimum zarar vermesi, antioksidan etkisi ve olumlu deney sonuçları nedeniyle AÖS’nin potansiyel tedavi araçları arasında yer alır. A ve B vitamini ile yapılan deneyler ise aynı bulguları yeterli derecede desteklemedi.

-1200mg/günlük dozlarda kalsiyum karbonat alımının şişme belirtilerin düzeltmesine yardımcı olduğu deneylerde gözlemlendi. ACOG kalsiyum alımını önerirken, magnezyum desteğini önermez.

Bir prostaglandin öncüsü olan çuhaçiçeği yağının etkileri, bazı kadınların göğüs hassasiyetine iyi geldiği konusundaki bildirimlerine karşın bu görüş henüz deneylerle desteklenmedi.

İlaç tedavisi

İlaç tedavisine karar verilmeden önce diğer yöntemler en az 3 ay süreyle denenmiş olmalı. Belirtilerin tatmin edici seviyede iyileşmemesi durumunda ilaç tedavisi düşünülür. Tedavi hastanın ihtiyaçları ve diğer tıbbi koşulları göz önünde bulundurularak kişiye özel olarak hazırlanır.

Reçetesiz İlaçlar: Reçetesiz satılan ilaçların çoğu orta kuvvetli diüretikleri(idrar sökücü ilaçlar), prostaglandin inhitibörlerini ve antihistaminik tedavilerini içerir. Ancak bu ilaçların kombine olarak kullanımında doktor tavsiyesi mutlaka alınmalı. Çünkü bu gibi durumlarda bazı etken maddelerin az bazılarının ise aşırı dozda alımı söz konusu olabilir. Eğer hasta reçetesiz ilaçlar kullanılacaksa, tek etken madde içeren bir ürünün seçilmesi (örneğin: vitamin veya ağrı kesici) tercih edilmeli.

Psikotropik İlaçlar: Serotoninin AÖS ve AÖDB üzerindeki etkileri nedeniyle SSRI grubu antidepresan ilaçları şiddetli AÖS veya AÖDB kapsamına giren hastalarda kullanılması düşünülebilir. Ancak yine doktor bu ilaçların yan etkileri olan uykusuzluk, halsizlik, baş dönmesi, baş ağrısı ve cinsel fonksiyon bozukluğu gibi faktörleri de göz önünde bulundurarak karar verecektir.
Anksiyolitik ilaçların kullanımı bağımlılık yapma riskleri nedeniyle tercih edilmemeli. Diğer psikotropik ilaçların (örn: bupropion,trisiklik antidepresanlar ve lithum) da bazı olumlu etkileri gözlemlenmesine karşın yararlarıyla karşılaştırıldıklarında ağır basabilen yan etkileri nedeniyle tercih edilmemeli.

Diüretikler: Spironolactone (Aldactone) steroid hormonlarına benzeyen bir aldosteron antagonisti olup, göğüs hassasiyeti ve sıvı tutulumu gibi AÖS etkilerini gidermekte etkili olan tek diüretik tipidir.

Prostaglandin Inhibitörleri: Nonsteroid anti-inflammatuar ilaçlar dismenore tedavisinde oldukça etkili olmaktadır. (örn:naproksen sodyum). Özellikle naproksen sodyum fiziksel sıkıntıları rahatlatmakta ve baş ağrısını gidermektedir; ancak yine doktor tarafından hastanın gastrointestinal problemleri olması durumunda dikkatle kullanılmalıdır.

Adet Döngüsünü Değiştirmek Üzere Kullanılan İlaçlar:. Gonadotropin-salgılayıcı hormonlar, östrojen ve progesteron kullanımının AÖS ve AÖDB üzerinde etkileri araştırılmıştır ancak faydaları kısıtlıdır.

Oral kontraseptif kullanımı: AÖS tedavisinde sıklıkla kullanılmasına karşın etkilerinin sürekli olduğu konusunda yeterli delil yok. Faydaları içerdiği östrojen bileşeni nedeniyle olabileceği için monofazik ilaçların kullanımı en doğru seçim olur.

Kontraseptifler(doğum kontrol hapları) şişme, baş ağrısı, karın ağrısı ve göğüs hassasiyeti gibi etkileri azaltırken bazı etkileri de arttırabilirler. Hastalardan gelen geri bildirimler, bu ilaçları kullanan hastaları daha az fiziksel yakınmaları olduğunu gösterdi. Ancak bu ilaçların ruh hali üzerinde pozitif etkisi yok.

Sentetik progesteron benzeri ilaçlar (örn: medroxyprogesteron asetat): Geçmişte progesteronun kulanımının daha yaygın olduğunu görürüz. Çelişkili olarak bazı kanıtlar progesteronun AÖS’nin bazı fiziksel ve psikolojik etkilerine sebep olduğunu gösterir. Progesteron kullanımı genel olarak karın şişmesi ve ağrısı, bulantı, göğüs ağrısı ve adet düzensizlikleri için kullanılır. Ancak 14 kontrollü deneyde progesteronun belirtileri azaltıcı bir etkisi ispatlanamadı.